
Efe Demir, gelecek vaad eden, başarılı, iyi kazanan, aşık olduğu bir kadınla evli, kendi deyimiyle "kaymak tabakadan, hali vakti yerinde, ekonomik sıkıntısı olmayan, huzurlu bir ailesi olan" bir genç adam intihar etti. Yazdığı mektupta deprem olmasa 1 ay önce istifa mektubu olabilecek bir mektubu, depremden sonra veda ve gerçekleri söylemek için yazdığını belirtmiş. İddia edilen gibi depremzedeler için istemleri red edildiği için mobbinge mi uğradı bilemem, mektubunda buna dair net bir şey yok bence. Ama o mektupta net olan bir şey var. Birileri eşi de dahil Efeye göre mobbinge uğramış. Şikayet edilmiş, sonuçsuz kalmış. Depremzedeler için Efe'nin arzuladığı destek verilmemiş, kurumun kazançlılığı ön planda tutulmuş. Psikolojik olarak destek görmemiş ama para kazanmış, kazandığını harcayacak zaman bulamamış, belki de başarılı kalabilmek için devam etmiş. Ülkesinde gördüğü liyakatsizlik, ya maddi sıkıntı yaşama ya da para kazanmak için insanca yaşayacak vaktin kalmaması, destek görememek, bir de sevdiği, ait hissettiği kurumda tekrarlanmış. Üzerine deprem gelmiş, devletin sorumluluğu olan yardım ve destek, şirketin de gelmemiş. Depremzede olan bir arkadaşının bacağını kaybedebilme ihtimalini görmüş, onunla bu acıyı, kaygıyı yaşamış. Devletim için söylersem suç ama kurumum için söyleyeceğim en azından demiş. Belli ki çaresiz, ümitsiz, yalnız, sıkışmış hissetmiş. Geç değil, değişebilir demiş ama kendinde dayanacak, savaşacak gücü bulamamış. Belki de o gün o arkadaşına moral oldu, güldü onunla. Zayıf olduğu için mi dersiniz? HAYIR! DEPRESYONDA olduğundan güç bulamamış. Yoksa birileri fark edebilse, dokunabilse, intihar riskinden şüphelense bizimle birlikte en önde savaşıyor olacaktı Efe. Çünkü depresyon tedavi edilebilir, intihar önlenebilir. Doğal afetlerden sonra planlanmamış intihar düşünceleri depremzedelerde sıklıkla (%81.5) olabilir. Blog yazısını Efe vefat etmeden bir önceki gece yazmıştım ama yoğunluktan paylaşma fırsatı bulamadım. Depremden sonra artabilecek intihar riski ile ilgili yazı, şimdi o yazıda bir kişi eksik; Efe. Elim gitmedi eklemeye....Depremzede değil belki, ama aynı çaresizliği derinden hissetmiş, yaşamış kendi icin, depremzedeler için... Ama unutmayacağız, savaşacağız. Başka Efeler, Berkeler olmasın diye, gerekli denetlemelerin yapılmadığı binalarda insanlar ölmesin diye, bir daha kimse ses çıkarmadan enkazın önünden geçmek zorunda kalmasın diye savaşacağız. Elimin DSM'si (Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı) ile bazılarına göre haddim olmayarak politikayı yapacağım kusura bakmayın. Herkes yapmak zorunda! Seçimlerde bugünümüze, geleceğimize sahip çıkmak zorundayız. Deprem sonrası artabilecek intihar riski ile ilgili bilgilendirme yazısını okumak için tıklayınız

'Türkiye'deki whistleblower (muhbir) koruma yasalarının eksikliği, şirket ve kurumlarda whistleblower olmak isteyen kişileri koruyan süreç ve poliçe setlerinin olmaması, yine şirket ve kurumlarda isimsiz (anonymous) şikayet bildiriminde bulunma yollarının eksikliği (hotline vb.), usulsüzlük ve mobbing gibi uygulamaların raporlanmamasına sebep olan önemli etkenlerdendir. Uluslararası kâr amacı gütmeyen bir kurum olan Transparency International raporlarına göre, mevcut usulsüzlüklerin ancak %3'ü raporlanmaktadır. Kurumlarda bağımsız iç soruşturma departmanlarının bulunmaması, buna bağlı olarak raporlanan şikayetlerin uzman olmayan kişiler tarafından, gizlilik ve soruşturma ilkelerine aykırı olarak soruşturulması, çalışanın kuruma olan güvenini sarsan etkenlerdendir. Soruşturmalar, direkt yönetim kuruluna raporlama yapan, üst yönetimden bağımsız, uzman kişilerden oluşmalıdır. Şikayet, bu bağımsız ve uzman kişilere ulaştırıldıktan sonra, gizlilik ilkesine uygun olarak, iyi uygulamalar (best practices) kapsamında soruşturulmalıdır. özel olarak mobbing ve benzeri konularda ise, şikayetlerin muhatabı Üst yönetime raporlayan ve bağımsız olmayan İK değil, bağımsız ve yönetim kuruluna direkt raporlama yapacak konumda bulunması gereken "çalışan ilişkileri" (employee relations) departmanları olmalıdır. Bu kişiler soruşturma teknikleri, tanık ve muhbir ilişkileri konusunda tecrübeli ve eğitimli kişilerden oluşmalıdır. Ancak, bu departmanlar ciro yaratan departmanlar değildir, ve genellikle ancak iş ișten geçtikten sonra reaktif (Vs. proactive) aksiyon alınır. Yaşanan konu özelinde, kendi profesyonel görüşümdür ki, YKB iyi uygulamaları takip etmemiş, gerekli iç soruşturmaları ya hiç gerçekleştirmemiş veya uzman olmayan kişilere delege etmiş görünmektedir. Kararlarını kısıtlı ve öngörüsüz şekilde ciro ve kâr (bottomline) temelinde aldığı görünen olan YKB yönetiminin ise, yaşadığı itibar kaybına bir değer biçmesi imkansızdır.'
Usülsüzlük ve Suistimal İncelemesi Uzmanı olan Caner Can'ın paylaşmış olduğu bu yorumunu da eklemek istedim; bu yorumu için kendisine teşekkür ederim.