Duygusal bulaşma, başka bir kişinin duygusal durumunun otomatik olarak benimsenmesi olgusunu ifade eder.
Duygusal Bulaşmanın Kaynakları
Duygusal bulaşma, yalnızca yüz yüze etkileşimlerde değil; diziler, çizgi filmler ve şarkılar gibi çeşitli eserlerde de karşımıza çıkmaktadır. Sokakta afiş olarak görebileceğiniz reklamlar bile duyguları aktarma yeteneğine sahiptir, bunlar olumsuz ya da olumlu duygular olabilirler.
Filmler duyguları iletmek konusunda etkili araçlardır. Çeşitli araştırmalar, daha duygusal bir gülümseme olarak algılanan Duchenne gülümsemelerinin bazı filmleri izleyen bireylerde ortaya çıktığına dair kanıtlarsunmaktadır. Duchenne gülümsemeleri, sıradan gülümsemelere kıyasla daha fazla yoğunluğa sahip olmakla kalmaz, aynı zamanda dinamik belirteçleri ve sosyal sinyal değerleri açısından da farklılık gösterir ve diğer gülümsemelere kıyasla empati uyandırma olasılıkları daha yüksektir.
Peki ya diğer duygular?
Hoş olmayan bir tıbbi prosedür videosu izleyen kişilerde yüz ifadeleri de dahil olmak üzere duygusal bulaşmanın oluşumunu belirlemek kolaydır, genellikle "iğrenme yüzü" sergilerler. Tanınmayan biri bile olsa, bir kişinin hayatındaki en mutlu ya da en üzücü olayları anlatan önceden kaydedilmiş bir video kasetini izlediğinizde aynı duyguları deneyimleme eğiliminde olmanız olağandır.
Müzik duygusal tepki sisteminin deneyimsel, ifade edici ve fizyolojik bileşenlerini ortaya çıkarmaktadır. Mutlu müzikler, hüzünlü müziklere kıyasla daha fazla mutluluk ve daha az üzüntü, daha fazla elmacık kası aktivitesi ve daha fazla cilt iletkenliği üretmektedir. Dinleyicide uyandırılan duygunun müzikte ifade edilen duygu ile aynı olması sebebi ile de bulaşma fikriyle tutarlıdır.
Fotoğraflardaki odak ifadenin ilettiği olumlu duygu, reklamda gösterilen ürünün olumlu bir şekilde değerlendirilmesiyle ilişkilendirilmektedir. Duygusal bulaşma teorisinden beklendiği gibi, olumlu bir ifadeye (örnegin gülümseme) sahip reklamlar, nötr duruma kıyasla daha olumlu bir tutum, sempati ve artan güvenilirlik algısı ve satın alma niyeti ortaya çıkarmaktadır.
Duygusal Bulaşmanın empatiye dair farklı bileşenlerini kendinizce düşünmenizi amaçlayan minik bir test yapalım mı?
Başkalarının acısı sizi derinden rahatsız eder mi?
Diğer insanlar birbirlerine sıcak davrandığında buna dikkat eder misiniz?
Mutlu insanların yanında olmak sizi de mutlu ediyor mu?
Hüzünlü bir film izlerken içinizden ağlamak geliyor mu?
Hiç tanımadığınız başkalarının acısını hissettiğiniz olur mu?
‘Duygularım bana aittir ve başkalarının hissettiklerini yansıtmaz’ inanışı sizin için ne kadar geçerli?
Empati kavramıyla karşılaştırıldığında, duygusal bulaşma duygusal deneyimin kaynağı hakkında bilgi gerektirmez. Örneğin, bebekler diğerlerinden ayrı bir benlik duygusu geliştirmemiş olsalar da diğer bebeklerin ağladığını duyduklarında ağlamaya başlarlar.
Duygusal bulaşmanın sıklıkla empatiden önce geldiğine dair bir veri sunan farklı gözbebek boyutlarına sahip üzgün yüzlerin fotoğraflarının sunulduğu bir araştırmada, katılımcıların kendi gözbebeklerinin boyutları fotoğraflarda gösterilenleri yansıtmaktaydı. Burada, duygusal bulaşma, gözbebeği büyüklüğünü kontrol eden beyin sapındaki bir alanı devreye sokuyor ve denekler başka bir kişi için hissettiklerinin farkında olmadıkları için "empatik tepkiler" olarak kabul edilmeyen duygular hissediyorlardı.
Merhamet ise, gözlemcinin duygusal paylaşımı olmadan da ortaya çıkabilen, “başkasının ıstırabı için endişe duyma ve o bireyin refahını arttırmayı arzulama” ile ilişkili bir durumu ifade etmektedir. Bu merhamet tanımı, “empatik ilgi” ve “sempati” kavramlarıyla yakından ilişkilidir. Başka bir deyişle, empatik ilgi ve şefkat, başka bir kişi için hissetmek olarak tanımlanabilirken; empati, birisiyle hissetmek olarak tanımlanmaktadır. Empatide paylaşılan bu duygusal durumlar kavramına uygun olarak, deneklerin bir başkasının sıkıntısına tanık olduklarında belirgin bir olumsuz duygulanım yaşadıkları görülmektedir.
Duygusal aynalama nedir?
Gülümsediğimizde tipik olarak belirgin bir duyguya ve zihinsel bir duruma sahibizdir. Başka birinin gülümsediğini gördüğümüzde, beynimizdeki ayna nöronların aktivasyonu da gülümseme eylemiyle ilgili duyguyu uyandırmaktadır ve böylece başkalarının hissettiklerini biz de hissederiz. Beyin algıladıklarımızın bir simülasyonunu oluşturarak bizi daha empatik hale getirmektedir.