Homeopati bilim mi safsata mı?
- Dr. Ayça Can Uz

- 18 Eyl
- 4 dakikada okunur

Homeopati, 200 yıldan daha uzun bir süre önce, o dönemde hastalıkları vücuttan atmaya çalışan hekimler tarafından kullanılan tıbbi müdahalelerin acımasızlığından rahatsız olan Alman hekim Samuel Hahnemann tarafından icat edilen bir uygulamadır. Hahnemann, hastalıkları tedavi etmek için kan akıtmaktan, temizlemekten ve kalomel (cıva klorür) gibi toksik maddeler kullanmaktan daha nazik bir yol olması gerektiğini düşünüyordu.
O dönemde gerçekten işe yarayan bir ilaç, sıtma tedavisi için Güney Amerika'dan ithal edilen cinchona ağacının öğütülmüş kabuğunun kullanılmasıydı. Kabuk, sivrisinek ısırığı yoluyla kan dolaşımına girdiğinde sıtmaya neden olan parazit için ölümcül olan bir bileşik olan, bugün de sıtmanın tedavisinde kullanılan kinindi. Ancak, bir hastada kullanılacak kabuk miktarı o dönem tam bilinmiyordu. Hahnemann, bu sorunu kendi üzerinde deneyerek çözdü. Bir hastaya zarar vermeden önce ne kadar cinchona kabuğu verilebileceğini öğrenmek istedi ve yüksek bir doz aldıktan sonra sıtmaya özgü bir ateş geliştirdiğinde şaşırdı.
İşte o anda homeopatinin 3 temel kavramından ilki doğdu:
Benzeri benzeri ile tedavi edilir. Sağlıklı bir insanda semptomlara neden olan bir madde, hasta bir insanda da benzer semptomları iyileştirecektir.
Ancak Hahnemann toksik etkileri nedeniyle sıtma hastalarına kendi aldığından çok daha küçük dozlarda cinchona kabuğu veriyordu. Bu da homeopatinin ikinci ilkesiyle sonuçlandı: Doz ne kadar küçükse etki o kadar büyüktür.
Çözelti daha sonraki seyreltmeler arasında çalkalandığında ilaçların daha da iyi çalıştığı görüldü ve bu homeopatinin üçüncü ilkesi haline geldi.
Homeopati sanılanın aksine bitkisel tedavi değildir. Bitkisel tedavi fitoterapidir. Homeopatide ilaç olarak hayvansal, mineral, mikroorganizma (mantar, maya, bakteri vb), metal yanında bitkisel kaynaklar da kullanılır.
Homeopatik ürünler genellikle dil altına yerleştirilmek üzere şeker peletleri olarak yapılır; merhem, jel, damla, krem ve tablet gibi başka şekillerde de olabilirler. Tedaviler "bireyselleştirilir" veya her kişiye göre uyarlanır - aynı rahatsızlığa sahip farklı kişilerin farklı tedaviler alması yaygındır. Homeopati, tedavileri bireylere atamak için farklı bir teşhis sistemi kullanır ve geleneksel tıbbınkinden farklı olan belirti ve semptomların klinik modellerini tanır.
Mevcut kimya bilgimizle, 12 kez tekrarlanan bir dizi yüz kat seyreltmeden sonra, orijinal maddeden geriye tek bir molekül bile kalmadığını biliyoruz ve bilimsel olarak var olmayan moleküllerin tedavi edici bir etkiye sahip olması imkansız.
Homeopatlar artık bunu kabul etmek zorunda olduklarından, homeopatinin nasıl çalıştığına dair alternatif bir açıklama uydurmuşlardır: Seyreltmeler arasındaki çalkalama, çözeltideki su moleküllerinde orijinal maddenin bir izini, bir hayaletini bırakır. Suyun yapısının bu şekilde değiştirilebileceğine dair hiçbir bilimsel kanıt yoktur.
Ayrıca seyreltilmiş konsantrasyonda olsalar da hayvan veya insan kaynaklı tüm materyaller patojenik ajanlar içerebilir. Homeopatik ilaçlar, hayvan veya bitkilerden elde edilen toksik kaynak materyallere dayalı olabilirken, diğerleri, özellikle taze formda olanlar, bozulma süreçlerine veya mikrobiyolojik kontaminasyona eğilimlidir. Bitkisel materyaller pestisitler ve ağır metallerle kontamine olabilir. Bitkisel materyallerdeki toksik bileşenlerin içeriği önemli ölçüde değişebilir.
Homeopatların bilimsel olduğunu iddia ettikleri referanslar çift kör uygulanmış, yeterli örnekleme sahip çalışmalar değildir. Sıklıkla küçük örneklemlerde yapılmış, sonuçları tekrarlanamayan çalışmalar olup, kanıtlar yanlış yorumlanmakta, seçici davranılmakta ve yanlış çıkarımlarda bulunulmaktadır. Homeopatiyi destekleyen mevcut çalışmalar değerlendirilmiş ve bilimsel kanıtlar sunmadıkları gösterilmiştir.
2012 yılında yapılan sistematik bir inceleme, belirli homeopatik ürünlerin (cıva veya demir gibi ağır metaller içeren ve yüksek oranda seyreltilmemiş olanlar gibi) kullanılmasının veya etkili bir medikal tedavinin etkisiz bir homeopatik tedavi ile değiştirilmesinin, bazıları ciddi olabilen yan etkilere neden olabileceği sonucuna varmıştır.
2015 yılında Avustralya Ulusal Sağlık ve Tıp Araştırma Konseyi (NHMRC) tarafından yayınlanan kapsamlı rapor, 176 çalışmayı incelemiş ve 68 sağlık durumu için homeopatinin etkinliğini değerlendirmiştir. Rapor, homeopatinin etkisinin hiçbir sağlık sorununda güvenilir kanıtlarla desteklenmediğini göstermiştir.
Amerika Birleşik Devletleri Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) ise homeopatik olarak etiketlenen farklı ürünler konusunda tüketicileri uyarıyor. Örneğin, 2017 yılında tüketicileri bebekler için kullanılan bazı homeopatik diş çıkarma tabletlerinde aşırı miktarda zehirli madde belladonna bulunduğu konusunda uyarmış; 2015 yılında ise tüketicileri homeopatik olarak etiketlenmiş reçetesiz astım ürünlerine güvenmemeleri konusunda uyarmıştır.
Kanada'da modern bilimsel kanıtlarla desteklenmeyen reçetesiz satılan tüm homeopatik ürünlerin etiketlerinin ön panelinde şu ifadeye içermesi gerektirmektedir:
"Bu/Bu iddia(lar) modern bilimsel kanıtlara değil geleneksel homeopatik referanslara dayanmaktadır."
Hastalar açıkça bilimsel kanıtı olmayan, ancak ilaçlar gibi yan etkisi olmayacağını umdukları bir şeye çoğu zaman modern tıptan çok daha fazla para harcamaktalar. Gerekli tıbbi tedavinin alternatifi olarak tanıtıldığında, homeopati zararlı olabilir. Sadece homeopati ile bir hastalığı örneğin bir enfeksiyonu ya da kanseri tedavi etmeye çalışır ve tıbbi tedaviyi geciktirirseniz, konu hastalık çok daha kötü hale gelebilir ve kalıcı sonuçları olabilecek komplikasyanlara, kayıplara neden olabilir.
Üzülerek görüyorum ki homeopatinin tek başına kullanılamayacağını bilen bazı sağlık çalışanları, homeopatinin geleneksel tıbbın yerine değil, onun “tamamlayıcısı” olarak kullanılması gerektiğini iddia ediyorlar ve bunu "entegre tıp” olarak adlandırıyorlar. Bu alternatif yaklaşımları entegre etme argümanı, genellikle bilimsel tıbbın sadece hastalıkları tedavi ettiğini, hastaları tedavi etmediğini ve “bütünsel” olmadığını iddia eder. Güncel tıp eğitimine aşina olan herkes, bu iddianın yanlış olduğunu bilir. Tıp öğrencilerine, hasta ile karşılıklı olarak üzerinde anlaşmaya varılan bir tedavi protokolüne geçmeden önce hastanın hayatının her yönünü tartışmaları öğretilir. Devlet hastanelerinde kısa muayene süreleri ile kısıtlanan aşırı iş yükü altında olan doktorlar pek tabii alternatif tıp uygulayıcıları kadar hastalarına zaman ayıramazlar ancak bu sorunun çözümü, doktorlardan kanıtı olmayan tedavileri meşrulaştırmalarını istemek değildir.
Homeopati, plasebo etkisi gibi bağlamsal etkilerin ötesinde spesifik bir etkinlik kanıtlayamadığı için tıp olarak kabul edilemez. Bununla birlikte, Türkiye'de tamamlayıcı tıp moderne tıbba kıyasla ayrıcalıklı bir konuma sahiptir; tıbbi tedavilerden farklı olarak, etkinlik kanıtlanması gerekmemektedir.
Homeopati de dahil olmak üzere tamamlayıcı tıp olarak adlandırılan tedavilere bu ayrıcalıklı muamele, esas olarak yoğun lobi faaliyetlerinin sonucudur. Bu durum, homeopatinin “toplumsal itibarı”na, “güvenilirlik görüntüsüne” ne yazık ki önemli ölçüde katkıda bulunmuştur. İddia edildiği gibi Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ-WHO) tarafından yapılmış herhangi bir araştırma yoktur ve homeopatinin plaseboya göre üstün olduğu açıklaması yapılmamıştır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), homeopatiyi geleneksel tıp yöntemleri arasında kabul etmektedir. DSÖ'nün homeopatiyi desteklediği söylemi yanıltıcıdır. Sadece DSÖ raporlarında, Hindistan, Meksika, Pakistan, Sri Lanka ve İngiltere gibi ülkelerin ulusal sağlık sistemlerinde homeopatinin yer aldığı belirtilmektedir.
Sonuç olarak, bugüne kadar homeopatinin plasebo etkisi ve diğer bağlamsal etkilerin ötesinde bir etkisi olduğunu güvenilir bir şekilde doğrulayan hiçbir çalışma veya sistematik inceleme bulunmamaktadır. Bu bakımdan, homeopatinin terapötik uygulamalarda bu kadar yaygın olarak kullanılması ve temsil edilmesi rahatsız edicidir.
Homeopati, bilimsel (kanıta dayalı) tıp içinde bir rol üstlendiğini iddia etmekte, ancak bu iddiasını kanıtlayamamaktadır. Açıkça, homeopati sahte bir bilimdir. Sosyal medyamdaki sözde bilimsel tedavilere dair paylaşımlarım üzerine şaşkınlıklarını dile getiren birçok tanıdığımın, homeopatinin bilim gibi tanıtılması ve maalesef resmi uygulanmasına da izin verilmesi ile homeopatiyi güvenilir bir tedavi metodu sandıklarını gördüm. Pek çok kişinin homeopatiyi tam olarak bilmediği ortadadır. Bu da insanların kişisel sağlıkları için yanlış kararlar almalarına yol açabilir.



