top of page

Cinsel bozuklukların yeni sınıflandırma sisteminde azalmış cinsel istek bozukluğu ile  cinsel uyarılma bozukluğu birleştirilip artık "Cinsel ilgi ve Uyarılma Bozukluğu” olarak isimlendirilmektedir. Bunun en önemli nedeni aslında kadınlarda durumun birbiriyle içiçe girmiş olması. Erkeklerden farklı olarak istek ve uyarılma birbirini sıralı izlemeyebilir. Uyarılmanın ardından cinsel istek tetiklenebilirken, isteği takiben uyarılma da gerçekleşebilir. Ancak herşeyden önce cinselliğe ilgi gerekiyor yani kafada cinsellikle ilgili düşünceler, fanteziler, çevredeki uyaranlara farkındalık ve bunlarla ilgili kendine izin vermek lazım. Sonra dürtülerin uyanması, bedenini farkedebilmek ve kendine izin vermek. Bilinç dışı cinsel korkular, suçluluk, çözümlenmemiş çatışmalar, yanlış cinsel bilgilenme, cinsel deneyimin az olması, kadın cinselliği üzerinde kültürel baskı bozukluğun gelişmesine katkıda bulunurlar, özellikle de farkındalık ve kendine izin vermek ile ilgili.

Eğer kişinin cinsel ilgi, istek ve fantezilerindeki azalma kişisel olarak belirgin sıkıntıya veya çift ilişkisinde zorluklara yol açıyorsa buna bozukluk diyoruz. Cinsel ilgi ve Uyarılma Bozukluğu cinsel problemlerin içinde her iki cinsiyet için de psikiyatriye en sık başvuru nedenidir. Hem kadınlar hem de erkekler bu problemden müzdarip olabilir. Cinsel ilgi ve uyarılma bozukluğu ile başvuran çiftlerin neredeyse yarısında da eşlik eden başka bir cinsel işlev problemi daha bulunmaktadır.

Cinsel ilgi ve uyarılma bozukluğu olan hastalarda cinsellikle ilgili düşüncelerin ya da fantezilerin çok az olduğu ya da hiç olmadığı, cinsel içerikli uyaranlara karşı tepkinin az olduğu ve cinsel deneyim başlatmada ilginin az olduğu görülür.
Çoğunlukla, cinsellik başladığında kişiler devamını getirirler ve eylem sırasında isteksizliğin olmadığını farkederler ancak kendileri daha sonra yine eylemi başlatacak bir istek duyamazlar.

Cinsel istek çiftin ilişkisindeki yakınlık-uzaklık, iniş-çıkıştan da etkilenebilmektedir. Erkekler genellikle cinsel ilişkiyi, partneri ile duygusal yakınlık kurmanın bir yolu olarak görürken, kadınlar cinsel ilişkiyi duygusal yakınlığın sonucu olarak algılamaktadır. Dolayısıyla kadınlar kavga ettiklerinde kendilerini cinsellikten de çekerken, erkekler bunu bir barışma ve yeniden ilişki kurma yolu olarak kullanabilirler. Çoğu kadın bunu daha büyük bir öfke ile karşılar çünkü karşısındakinin basitçe dürtüsel olarak yakınlık olmadan cinselliği talep ettiğini farzederler. Bazen de süre giden kötü bir ilişkide duygular yavaşça erir.

Cinsel ilgi ve uyarılma sorunları basitçe öc alma veya cezalandırma yöntemi ya da ilişkinin kötüye gittiğinin bir işareti olabilir. Cinsel ilgi ve uyarılma bozukluğu yaşayan kadınların çoğunluğunun evlilik problemleri de bulunmaktadır. Böyle bir durumda çift terapisi de sorunun çözümünde etkili olacaktır. Ancak evlilik uyumunda belirgin bir sorun olmadan da cinsel işlev bozuklukları (cinsel ilgi ve uyarılma bozukluğu da) olabilir.

Cinsellik kendi kendini besleyen bir döngüdür. Cinsel ilişki sıklığı azaldıkça cinsel dürtüler baskılanır ve ilişki sıklığı daha da azalır. Yani sıklık arttıkça istek artar ilişki sıklaşır, azaldıkça istek azalır ve ilişki nadirleşir.

Menstrüel siklus zamanı, yaşlanma, gebelik, menopoz gibi hormonal durumlar da cinsel ilgi ve uyarılmada değişikliklere yol açabilmektedir. Çalışmalar genellikle kadınların menstrüasyon başlamadan önce cinsel ilişkiye istekli olduklarını göstermektedir. Bununla birlikte bazı kadınlar, en fazla isteği menstrüasyondan hemen sonra veya tam olarak ovulasyon zamanında hissettiklerini belirtir. Testesteron, östrojen, prolaktin (süt salgılatan hormon) ve tiroksin (tiroid hormonu) seviyesindeki değişiklikler kadında cinsel istek bozukluğunda etkilidir.  

 

Menopozun cinsellik üzerinde olumsuz etkileri vardır. Menopoz sonrası dönemdeki kadınların  en sık bildirdikleri cinsel problem azalmış cinsel ilgi ve uyarılmadır. Menopoz sonrası dönemdeki kadınların %40-50’sinin cinsel ilgi ve uyarılmasının azaldığı, oysa menopoz öncesi kadınlarda bu oranın %15-25 olduğu bildirilmektedir. Özellikle kuruluk bu dönemin en büyük problemidir. Gebeliğin ilk trimesterinde hem hormonların artışı hem de cinsel organlarda kanlanmanın artması nedeniyle cinsel istek ve uyarılmada artış gözlenebilir. Tabiki gebeliğin ilk haftaları aynı zamanda düşük korkusunun da olabileceği zamanlardır ve özellikle de yaşanmış böyle olumsuz bir deneyimde tersine istek ve uyarılmada kaygı ve korku nedeniyle azalma da gözlenebilir. Üçüncü trimesterde ise hem büyüyen karın nedeniyle pozisyon zorluğu, hem başka hormonal değişikler hem de doğumla ilgili kaygılar nedeniyle sıklıkla istek ve uyarılmada azalma gözlenir.

Çalışmaların çoğu cinsel isteğin yaşla birlikte hem kadın hem de erkeklerde azaldığını göstermektedir. Ancak ilginç olarak cinsel istek azalmasından yakınma  derecesi de yaşla birlikte azalmaktadır. Hatta sosyal konumu ve rolü nedeniyle (örneğin bir hastam babaanne olmasından dolayı kendine cinsel ilişkiyi artık yakıştıramamaktaydı) cinsellikten kendini çekebilir.


Cinsel ilgi ve uyarılma bozukluğu cinsel ilişki sıklığını azaltır ya da cinselliği karşı tarafı mutlu etmek üzere yapılan kişisel işkenceye dönüştürebilir. Normal olarak tanımlanabilecek bir cinsel ilişki sıklığı yoktur. Başlangıçta da belirttiğim gibi kişisel veya ilişkide sıkıntıya yol açmadığı sürece herşey normal kabul edilebilir. Yani burada esas olan çiftin uyumudur. Alttan almak için, idareten veya mecbur olunduğundan dolayı değil de gerçekten öyle mutlu olunduğu sürece cinsel ilişki sıklığının olması gerekeni yoktur. Kişinin kendi veya partneri için yakınma kaynağı değilse bozukluk olarak nitelendirilmez.

Cinsel eylem (ilişki yerine eylem diyorum çünkü mastürbasyon da cinselliği yaşamanın doğal bir yoludur) sıklığını etkileyen birçok etken vardır: uygun partnerin varlığı, özgüven, cinsel ilişki ile ilgili daha önceki deneyimler, yaş, yoğun çalışma temposu, stres, hamilelik, ilişkinin süreci ve durumu, çocuk planlanması ve doğum kontrol yöntemlerinin kullanımı, kayıplar, ilaç yan etkileri, akut veya kronik hastalıklar, kültürel ve çevresel etkenler/inanışlar. Cinsel ilgi ve uyarılma bozukluğu ayrıca kronik stres, anksiyete (kaygı), ya da depresyon sonucunda gelişebilir.

Çok çeşitli nedenlerden kaynaklanabildiğinden, cinsel terapiye başlamadan önce ayrıntılı bir değerlendirmeye ihtiyaç duyulmaktadır. Bazı durumlarda kadın doğum ve dahiliye muayenesine de ihtiyaç duyulabilir. Ayrıca azalmış cinsel isteğin kötü giden bir ilişkinin sonucu olduğu durumlarda cinsel terapiden önce çift terapisi gerekebilmektedir.
 
 

Kadın Cinsel İlgi ve Uyarılma Bozukluğu

Cinsel İşlev Bozuklukları Nelerdir?

bottom of page