Ben boşuna mı okudum?
- Klinik Psikolog Ecem Sercan
- 2 gün önce
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 15 saat önce
Son dönemde gelen danışanlardan, sokakta konuştuğum insanlardan, sosyal medyada gördüğüm yorumlardan bir cümle giderek daha fazla kulağıma çarpıyor:
“İyi olmanın bedelini ödüyorum. Dürüst olduğum için kaybediyorum. Kendimi aptal gibi hissediyorum.”
Bu cümle basit bir şikâyet değil. İçinde hem öfke hem kırgınlık hem de derin bir adalet yarası barındırıyor. Çünkü bir insanın içsel dünyasını en çok yaralayan şeylerden biri adalet duygusunun zedelenmesidir.
İnsanın doğasında “hak edenin kazanması”na dair güçlü bir beklenti vardır. Çocuğun parkta sıra beklemesi, öğrencinin sınav için çalışması, yetişkinin alın teriyle para kazanması… Hepimizin içinde, “doğru davranırsam doğru karşılığı alırım” inancı vardır. Bu inanç, bizi çaba göstermeye, sabretmeye, değerlerimize sadık kalmaya motive eder.
Ama bu inanç kırıldığında… İşte o zaman, karşımıza ağır duygular çıkar. Sertifikaların, diplomaların parayla satıldığı; ağaçların yakılıp yerine beton dikildiği; hırsızların cezasız kaldığı; liyakatin değil torpilin geçerli olduğu bir manzaraya bakarken insan ister istemez şöyle der: “Demek ki dürüstlük bu dünyada işe yaramıyor.”
Bu düşünce, bizi iki farklı yola sürükleyebilir:
Öğrenilmiş çaresizlik — Yani ne yaparsam yapayım bir şey değişmiyor, o halde uğraşmanın anlamı yok. Bu durum, motivasyon kaybına, pasifliğe ve zamanla depresif hislere yol açabilir.
Değerlerden kopuş — “Madem dürüstler kaybediyor, ben de oyunu onların kurallarıyla oynarım.” Böylece kişi kısa vadede kazanç sağlasa da uzun vadede vicdani huzurunu kaybeder.
Oysa üçüncü bir yol var: Vicdanını koruyarak güçlü kalmak.
Bu, kulağa romantik ya da safça gelebilir. Çünkü kötülüğün ve haksızlığın daha görünür olduğu dönemlerde iyiliğin gücü sessizdir. İyi insanların kazancı hemen gözümüze çarpmaz. Ama unutmamak gerekir: Bir toplumun sessiz çoğunluğu hâlâ ahlak, emek ve vicdanla hareket eden insanlardan oluşuyorsa, o toplum çökmemiştir.
Sen hâlâ kuralların, değerlerin ve adaletin var olabileceğine inanıyorsun. Bu inanç seni yaralasa da seni insan yapan şeyin tam da bu olduğunu unutma. Çünkü içsel huzur, haksız yolla kazanılan hiçbir şeyle değiştirilemez.
Şu an yaşadığın öfke, umutsuzluk ve kırgınlık duyguları, kişiliğinin zayıf olduğu anlamına gelmez. Aksine, bunlar güçlü bir adalet duygusunun ve yüksek empati kapasitesinin göstergesidir. İyilik yapmak, kısa vadede kaybettiriyor gibi görünse de, uzun vadede kendine saygını korumak en büyük kazançtır.
Her dürüst insan, adaletsizliğe rağmen doğru kalmayı seçtiğinde, görünmez bir zincirin halkasını güçlendirir. O zincir, bir gün bu düzeni değiştirecek tek şey olabilir.
İş veren sana hakkın olan ücreti vermediyse, sen iş veren olduğunda çalışanın mesaisini tam ver. Örneğin: Ahmet, eski işyerinde hakkını alamıyordu; kendi açtığı kafede çalışanlarının haklarını eksiksiz ödüyor.
Yaptığın bir işi kimse fark etmese bile sen başkalarına teşekkür et.
Mesela: Selin, ofiste yardım ettiği kişiden teşekkür alamıyordu, ancak o ona yardım eden meslektaşına teşekkür etti; o kişi teşekkürün değerini hissetti.
Trafikte seni sıkıştıran birine sinirlenmek kolaydır; ama sabırlı olmak, hem güvenliğini hem de ruhunu korur.
Örnek: Ayşe trafikte sabırlı davranarak bir adama yol verdi ve tartışmayı engelledi, kendini eve gidene kadar kötü bissin onda kalmasından kourudu ve kendini daha huzurlu hissetti.
Kasada seni itip geçen kişiye sinirlenmek yerine sen ona nazik olarak ders ver.
Örnek: Cem, markette öfkeli bir müşteriye gülümsedi, müşterinin tavrı yumuşadı ve diğer müşteriler de bundan olumlu etkilendi.
Birine yol vermek, çantasını taşımak, kapıyı tutmak bile fark yaratır.
Örnek: Hatice, yaşlı birine markette yardımcı oldu; yaşlı kadın gözlerinde minnettarlıkla teşekkür etti ve gününü güzelleştirdi.
Kimse seni desteklemediyse bile sen başkalarına destek ol.
Örnek: Ali için kimse iş bulmamıştı ama Ali zor durumda olan arkadaşına iş bulmasına yardımcı oldu; arkadaşının hayatı değişti. O da Ali'ye minnettarlığını gösterdi.
Birisi sana kırıcı davrandıysa, sen hoşgörülü ol.
Örnek: Derya, iş yerinde agresif bir meslektaşına anlayış gösterdi; zamanla meslektaşının davranışları yumuşadı.
Unutma: Dürüstlük seni enayi yapmaz. Seni, oyunu bozan cesur bir insan yapar. Ve oyun ancak böyle bozulur.