Oğlum'a bakarken içimden geçiyorum "Ne çabuk büyüdün...Nerede o pudra kokulu avuç içime sığan küçük ayaklar? Keşke hiç büyümese". Sanki çok hızlı geçti, ben kaçırdım, yeterince yaşayamadım; geri dönsek, daha yavaş, daha farkında, daha kana kana yaşar mıyım? Bir 5 yıl sonraya bakıp şu an avucuma sığmayan beyaz ayaklar için yine aynı şeyi söyleyeceğim muhtemelen; henüz hala ayak koymadığı şanslı zamanlardayım. Ve yine kuvvetle muhtemel her 5 senede bir aynı şeyleri düşüneceğim.
Her çalışan ebeveyn gibi ve belki çalışmayan ebeveynin de günlük sorumluluklar ve evin tantanasından geçen zamanı anlayamayamadığı gibi, ben de daha fazla bedenen ve zihnen çocuğumun yanında olabilir miyim düşünüyorum. Zira biliyorum ki orada bedenen olmak her zaman zihinle birlikte olmuyor. Gelecekte, geçmişte geziniyor zihin dediğin, ele avuca sığmaz bir çocuk gibi o da...
Bazen hemen büyüse artık bitse bu dertler diyor insan (ki biliyoruz, çocuk büyüdükçe büyüyor o dertler...gaz sancılarından uyuyamadığınız geceler sizin kaygılarınızın karın ağrısına dönüştüğü uykusuzluklar olacak belki). Ama çoğunlukla biraz büyümese, doya doya sevsem, şu günlerin keyfini çıkarsam diyorum.
"İçimdeki müzik" kitabını okurken tam da bu düşüncelerim geldi aklıma. Serebral palsi nedenli sadece baş parmaklarını kullanabilen 11 yaşındaki Melody, desteksiz oturamaz, uzuvlarını kullanamaz veya ihtiyaçlarını belirtmek için konuşamaz; tıpkı 6 aylık bir bebek gibi. Bedenen işlevsel olarak büyüyemeyen bir beden, her zaman bebek gibi ilgilenilmek zorunda olan.
Oğlumun ilk 6 ayını düşündüm; nasıl da özlediğimi o anları, istediğim gibi farkındalıkla yaşayamadığımı. Ve hemen sonra nasıl yorulduğumu, uykusuz geceleri. Deliksiz uyumaya başladığında ne de mutlu olduğumu..Ve yine tüm zorluklarına rağmen nasıl da biraz daha bu sefer doyarak yaşamak istediğimi. Sonra Melody'nin bir nevi aslında hiç büyüyemediğini, tıpkı 6 aylık bebek gibi hep ilgi ve özen istediğini. Çocuğum biraz büyümese istediğim gibi, hayatın ne de zor olacağını (ama yine de kıymetli)
Kıymetli olan gelip geçmesi hayatın. Her şeyin değişmesi, büyümesi, yaşlanması ve ölmesi. Geçerken hayat, kokusunu çekin içinize, ekşimik ayak koksa da...