top of page

Kıskançlık : "Dışarıya bakan rüya görür, içeriye bakan uyanır."


Kıskançlık, insan psikolojisinin en güçlü ve karmaşık duygularından biridir. Genellikle başkalarının sahip olduğu başarı, mutluluk veya iyi koşullar karşısında ortaya çıkar ve bireyin kendisini yetersiz hissetmesine neden olabilir. Ancak kıskançlığın bazı türleri sadece imrenme ve hayranlıkla sınırlı kalmaz; bazen kıskanılan kişinin zarar görmesini isteme noktasına da varabilir.


Carl Gustav Jung, kıskançlık gibi olumsuz duyguların bireyin "gölge" tarafıyla ilişkili olduğunu belirtmiştir. Jung'a göre, "gölge" kavramı, bireyin bilinç dışında sakladığı ve genellikle farkında olmadığı, bastırılmış veya reddedilmiş yönlerini ifade eder.


Jung, "Dışarıya bakan rüya görür, içeriye bakan uyanır." sözüyle, bireylerin içsel dünyalarına yönelerek bu bastırılmış yönleriyle yüzleşmeleri gerektiğini vurgular. Bu bağlamda, kıskançlık gibi duyguların farkına varılması ve kabul edilmesi, bireyin psikolojik gelişimi için önemlidir.


Psikanalitik perspektifte, Sigmund Freud kıskançlığın temelinde cinsel dinamiklerin yattığını öne sürer. Freud'a göre, kıskançlık, dürtülere karşı bir savunma mekanizması olarak ortaya çıkar.


Modern araştırmalar, kıskançlık duygusunun bireylerin benlik saygısı ve bağlanma stilleriyle ilişkili olduğunu göstermektedir. Düşük benlik saygısına sahip bireylerin kıskançlık duygularını daha yoğun yaşadığı ve güvensiz bağlanma stiline sahip olanların romantik ilişkilerde daha fazla kıskançlık deneyimlediği bulunmuştur.


kıskançlık

İçimizdeki Gölgeyle Yüzleşmek

Herkes hayatının bir döneminde kıskançlık duygusunu tatmıştır. Bazen bir arkadaşımızın başarısını, bazen bir başkasının mutluluğunu kıskanırız. Ancak kıskançlık, hafif bir imrenmeden öteye geçtiğinde, kişiyi ve çevresini yıkıcı bir güce dönüştürebilir.


Geçtiğimiz ay yaşanan bir olay, kıskançlığın ne kadar tehlikeli olabileceğini gösterdi. Ailesi tarafından sevilen, kibar, hayvansever, arkadaşları arasında sevilen bir çocuğun, benzer yaşlarda olan biri tarafından hiç sebep yokken, onu tanımıyorken, öldürüldüğünü öğrendiğimde içim ürperdi. Bu bir anlık öfkenin sonucu değildi; uzun süredir büyüyen, beslenen ve sonunda kontrol edilemez hale gelen bir kıskançlığın trajik bir dışavurumuydu.


Kıskançlık Neden Bu Kadar Güçlü Bir Duygu?

Carl Gustav Jung’a göre, her insanın içinde bir "gölge" tarafı vardır. Bu, bastırılmış duygularımız, korkularımız ve en ilkel yönlerimizdir. Kıskançlık da gölgemizin bir parçasıdır. Bir başkasının mutluluğunu kıskandığımızda, aslında kendi eksikliklerimizi yüzeye çıkarıyoruz. Jung’un dediği gibi:

"Başkalarında bizi rahatsız eden şeyler, kendimizde kabul etmeye cesaret edemediğimiz şeylerdir."

Yani, kıskançlık duyduğumuz kişi bizde olmayan bir şeyi temsil eder. Sevilen biri mi? Belki de kendimizi yeterince sevilmeye değer görmüyoruzdur. Başarılı mı? Belki de kendi yeteneklerimize güvenmiyoruzdur.


Psikoloji Kıskançlığı Nasıl Açıklar?

Leon Festinger’in Sosyal Karşılaştırma Teorisi’ne göre, insanlar kendilerini başkalarıyla kıyaslayarak değerlendirirler. Eğer kıyasladığımız kişi bizden "üstün" görünüyorsa, bu durum kendimize olan güvenimizi sarsabilir ve kıskançlık duygularını tetikleyebilir.


Evrimsel psikologlar kıskançlığı, hayatta kalma ve sosyal statü mücadelesiyle ilişkilendirir. Kaynakları koruma ve rekabet etme dürtüsü, kıskançlığı doğal bir tepki haline getirir.


Araştırmalar, düşük benlik saygısına sahip bireylerin kıskançlığa daha yatkın olduğunu gösteriyor. Kendini yetersiz hisseden bireyler, başkalarının başarısını tehdit olarak algılayabilir.


Kıskançlık aynı zamanda çocuklukta öğrenilen bir duygudur. Eğer bir çocuk, sevgi ve takdir görmek için sürekli rekabet etmek zorunda kalmışsa, yetişkin olduğunda başkalarının mutluluğunu tehdit olarak algılayabilir. Yapılan araştırmalar, aile içinde yeterince duygusal destek görmeyen çocukların, ilerleyen yaşlarda daha yoğun kıskançlık duyguları yaşadığını gösteriyor.


Sevilmeyen Çocuklar, Kıskanılan Çocuklar

Eğitimli, sevilen ve başarılı çocukları kıskanan, kendini dışlanmış ve değersiz hisseden çocuklar… Bu, sadece bireysel değil, toplumsal bir mesele. Çünkü kıskançlık, bir çocuğun yalnızca iç dünyasını etkilemez; onu nasıl bir yetişkin olacağını da belirler.


Bazı çocuklar sevgiyi kıt bir kaynak olarak görür. "O mutlu olduğu için ben mutsuzum." Bu yanlış inanç, onları zamanla saldırganlığa, hatta şiddete sürükleyebilir. Oysa gerçek şu ki, birinin sevilmesi diğerinin sevilmeyeceği anlamına gelmez. Ancak bunu anlayabilmek için çocuklukta sağlıklı bir duygusal temel atılması gerekir.


Kıskançlık ve Günlük Hayata Etkileri

  • Sağlıksız Rekabet Ortamı Yaratır

    İş yerinde, akademik ortamlarda veya sosyal ilişkilerde kıskançlık, bireylerin objektif kararlar vermesini zorlaştırır. Kıskanan kişi, kıskandığı kişinin başarısını hak etmediğine inanabilir ve onun önünü kesmeye çalışabilir.


  • İlişkileri Zehirleyebilir

    Arkadaşlık ve aile ilişkilerinde kıskançlık, samimiyeti ve güveni zedeler. Kıskanç bir birey, mutlu bir arkadaşına veya kardeşine karşı olumsuz duygular besleyebilir ve bunu bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde yıkıcı davranışlarla gösterebilir.


  • Kendine Saygıyı ve Ruh Sağlığını Etkiler

    Kıskançlık, kişinin kendi yaşamından tatmin olmamasına ve sürekli başkalarıyla kendini kıyaslamasına neden olabilir. Bu durum, depresyon ve anksiyete gibi psikolojik problemlere zemin hazırlayabilir.



Kıskançlıkla Sağlıklı Başa Çıkma Yolları

Kıskançlık hissettiğinizde, bu duygunun altında yatan sebebi anlamaya çalışın. Hangi eksiklik hissi sizi rahatsız ediyor? Başkalarının sahip olduklarına odaklanmak yerine, kendi hayatınızda değerli olan şeyleri fark etmeye çalışın. Bir başkasının başarıları sizin başarısız olduğunuz anlamına gelmez. Kendi yolunuzu çizmeye odaklanın.


Eğer kıskançlık duygusu sizi tüketiyor ve ilişkilerinize zarar veriyorsa, bir uzmandan destek almak faydalı olabilir.


Bu site hizmetlerimiz hakkında bilgi vermek  ve  toplumu bilgilendirmek amacıyla hazırlanmıştır; sağlık hizmeti vermemektedir. Hastalıklarla ilgili, teşhis ve tedavi amaçlı kullanılamaz. Tanı ve tedavilerin mutlaka bir hekim tarafından yapılması gerekmektedir. Site içeriğinin bir şekilde tanı ve tedavi amacıyla kullanımından doğacak sorumluluk ziyaretçiye aittir. 

Sitede yer alan yazıların her türlü yayın hakkı Ayça Can Uz' a aittir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre yazılı izin alınmadan söz konusu yazıların herhangi bir bölümü veya tamamı iktibas edilemez veya herhangi bir usul ile çoğaltılamaz.

 

GİZLİLİK POLİTİKAMIZ

bottom of page