top of page

Psikiyatrik İlaç Kullanımı Neden Artıyor?


ilaç

Son yıllarda özellikle kamuoyunda, medyada ve bazı bilim çevrelerinde ülkemizde antidepresan tüketiminin artışına dair endişeler yoğun bir şekilde dile getirilmektedir. Bu endişeler dile getirilirken zaman zaman psikiyatristler suçlanmakta, 5dk'da ilaç yazıyorlar, önlerine gelene ilaç yazıyorlar, ilaç lobileriyle anlaşmaları var şeklinde artan antidepresan kullanımı ile ilgili itham edilmektedirler.


Psikofarmakoloji, Derneğinin en son 2013'te yayınladığı Türkiyede Psikotop İlaç Tüketimi ve Mevcut Uygulamaların Tıbbı, Etik ve Ekonomik Sonuçları Raporu'na göre yayınlandığı 2012'e kadar son 10 yılda antidepresan kullanımı %162 artışla 37.35 milyon kutuya çıkmış.

Ancak sanılanın aksine antidepresan içeren reçete sayısı 2012 yılı için 26.60 milyondur. Yani, herhangi bir doktorun önerisi olmadan reçetesiz şekilde satılan antidepresanlar günlük sıkıntı ve problemleri aşmak için gereksiz yere kullanılmakta olup, nasıl başladıkları bile belirsiz, ya aile bireyinin, ya arkadaşın ya da komşunun önerisiyle üstelik süresi belirsiz şekilde, bazen yıllarca, bırakın bir psikiyatristin herhangi bir doktorun gözlemi olmaksızın kontrolsüzce alınabiliyorlar. Halbuki psikotroplar (psikiyatri ilaçları) psikiyatrist kontrolünde kullanıldığında, çoğu zaman hem dozları hem kullanımı süreleri çok daha kısıtlı.


Ayrıca yine aynı çalışmaya göre, aile hekimleri pratisyenler, psikiyatristler, nörologlar ve diğer uzmanlar 2012 yılında antidepresan reçetelemede sırasıyla 2012 yılında %48, %31, %14 ve %7’lik paya sahip bulunmuştur. Bu grup hekimlerin 2012 yılında antidepresanların ilk defa reçetelenmesindeki oranları ise sırasıyla %37, %34, %19 ve %11 olduğu belirlenmiştir. Bu rakamlar ilk defa reçetelenme rakamları psikiyatrist olmayan hekimlerin özellikle de nörologların, psikiyatrik hastalıklara uygun olmayan bir şekilde tanı koyduğunu ve tedavilerini başlattığını düşündürmektedir.


Psikiyatri beyin ile ilgilenen bir tıp dalıdır. Beyin ile ilgili bir tıp dalı da Nörolojidir. Eski yıllara göre birçok hasta artık ruhsal sorunların beynin nörokimyası ile ilişkisini ne mutlu ki öğrenmiş ancak bu bağ yüzünden nöroloğa gitmesi gerektiğini düşünmektedir. Nöroloji epilepsi (sara), serebrovasküler olay (damarsal olaylara bağlı felç), parkinsonizm ve istemsiz hareketler, baş ağrıları, multiple skleroz, kas hastalıkları gibi alanlarda hizmet verir. Ruhsal Rahatsızlıklar nörolojinin ilgi ve uzmanlık alanı değil, Psikiyatrinindir. Her geçen gün insanlar psikiyatriye karşı önyargılarını yıkarak, ruhsal sıkıntılarında ilk başvuru merkezi oaral psikiyatriyi güvende hissetmek için seçmektedir. Yine de anti-psikiyatri adımlar bazen ruh sağlığı alanındaki kazanımları geri çekmekte, sağlık çalışanı olmayan ama tedavi vadeden umut tacirlerinin kapısını aralamaktadır.


ilaç

İlaç seçimi ve kullanımı yalnızca tanıya bağlı değildir (google doktorluğu veya eczane/komşu doktorluğu) ; aynı zaman da hastanın belirtileri ve eş hastalıkları, dahili durumu, yaşam öyküsü, aile öyküsü, fizik muayenesi ve tedavi koşulları da etkilidir. Deneyimli bir doktorun verdiği ilaçlar o ilacın açıklamasında belirtilmeyen özgül bir uygulamayı yansıtıyor olabilir. İlaç tedavisi için her ilacın kullanım alanlarını, kullanılmaması gereken durumları, ilaçların farmakokinetiğini ve farmakodinamiğini, ilaç etkileşimlerini (yalnızca psikiyatri ilaçları değil, tüm ilaçlara dahil) bilmek gerekir. Bu bilgi, eğitim ve deneyim sadece psikiyatri doktoru ile mümkündür. Psikiyatri dışı hekimler bile genellikle psikiyatri ilaçlarını gereğinden çok kısa ya da çok uzun bir süre için, gereğinden çok düşük ya da çok yüksek doz ile yanlış biçimde kullanma eğiliminde olmaktadırlar.


Sonuç olarak, veriler Türkiye’de psikotrop ilaçların gereksiz ve/veya aşırı kullanıldığı izlenimini vermektedir çünkü ilaç kullanımındaki artış, nüfus artışı ve psikiyatrik hastalıklarının insidansının artışıyla ilişkili görünmemektedir.


Psikiyatri ilaçları tıpkı antibiyotiklerde olduğu gibi sadece doktor reçetesi ile satılmalıdır ki komşu önerisi ile başlanmasın, kafadan kullanılmaya devam edilmemeli ve vakti gelince kesilebilmelidir.


Psikiyatri ilaçlarının diğer uzman hekimler tarafından reçetelenmesinin yetkilendirilmesi de kısıtlanmalıdır. Psikiyatri ilaçları tıpkı kolesterol ilaçları gibi sadece psikiyatristler tarafından veya psikiyatristin raporuna dayanılarak diğer hekimler tarafından yazılabilmelidir.


Depresyonun birinci basamak olan aile hekimliğinde tanınması ve tedavisi ve tedavisinin gecikmemesi önemlidir. Bu nedenle birinci basamakta depresyon tanı ve tedavi eğitimlerinin psikiyatristler tarafından düzenlenmesi, birinci basamak kılavuzlarının oluşturulması elzemdir. Ayrıca ek olarak aile hekimlerine, grup gözetmeksizin tüm antidepresanları 3 ayla sınırlı olarak reçete edebilme yetkisi verilmelidir. Böylelikle hastanın bu süre içinde bir psikiyatriste yönlendirilmesi ve tedavinin daha ayrıntılı planlanması sağlanabilir. Planlanan tedavi, psikiyatrist de uygun bulursa birinci basamakta sürdürülebilir.


Ayrıca özel psikiyatri muayenehanelerinde ve koşulların müsait olduğu bazı devlet hastanelerinde olduğu gibi aile hekimliğinde de hafif depresyon vakalarında psikoterapi önceliklendirilmeli, ilaç tedavisi orta ve ağır düzedeki depresyonlarda kullanılmalıdır. Bu amaçla birinci basamak sağlık kuruluşlarında koruyucu ruh sağlığı ve rehabilitasyon hizmetlerini sağlayabilecek, gereğinde psikoterapi uygulayabilecek yardımcı ruh sağlığı çalışanları da (standardize terapi eğitimi almış psikiyatri hemşiresi, sosyal hizmet uzmanı veya psikolojik danışman gibi) görevlendirilebilir.


Devlet Hastanelerinde günde 100-120'e bile ulaşan hasta sayılarının görüldüğü psikiyatri polikliniklerinde, psikiyatristin hafif vakaları yönlendireceği klinik psikologların hastanede kısıtlı sayıda hatta hiç olmadığı düşünülürse, mecburen ilaç yazdığı kolayca anlaşılabilir. Hiçbir psikiyatrist bu durumdan memnun değildir ve bu nedenle geçmişte defalarca birçok grevler düzenlenmiştir.


Her bir doktor ilaç yazarak o hasta için ek sorumluluk alır. Mümkünse risk almamak adına ilaçsız tedavi edebilmeyi doktorlar olarak biz psikiyatristler de tercih ederiz hele de psikoterapi gibi etkin başka bir tedavi yöntemimiz daha varken.. Boşuna ruh sağlığında ve dahili birçok hastalıkta hem hastalıkları önlemek için hem de tedavi için tuzsuz, şekersiz, kırmızı etsiz, sporlu,  stressiz yaşam gibi değişiklikleri önermiyoruz. Değişikliğin en büyüğü ise psikoterapi ile başlar hayatta.


Karanlık, doktorların ilaç lobileriyle anlaşma yapmalarından şüphelenerek reçetelerinde değil, bu sisteme doktorunu da hastasını da mahkum bırakan bakanlıkta aranmalıdır.

bottom of page