Pandemi sizin hayatınızı da çok değiştirdi mi?
Çalışma düzenimizi, çocuklarımızı eğitme ya da doktora gitme şeklimizi bile... İş piyasası, konut piyasası ve tüm endüstriler de pandemi ile farklı vizyonlara sahip olmaları gerekliliğini gördü. Ortalama yaşam süremiz bile yaklaşık 3 yıl azaldı.
Ancak pandemi bir şeyi daha değiştirdi: SEN’i
Bu bir tahmin değil; son araştırmalar alışkanlıklarımızdan sağlığımıza kadar pek çok değişimin olduğunu hatta kişiliklerimizde dahi değişimin gözlendiğini gösteriyor.
Pandemi öncesi ve sonrası veriler karşılaştırıldığında kişiliği oluşturan 5 ana karakter özelliğinde değişiklikler gözlenmekte:
Nevrotiklik (olumsuz duygular yaşama eğilimi ve strese karşı savunmasızlık)
Dışa dönüklük (konuşkan ve dışa dönük olma eğilimi)
Açıklık (yaratıcı, ve esnek olma, geleneksel olmama eğilimi)
Uyumluluk (güvenilir ve açık sözlü olma eğilimi)
Sorumluluk ( organize, disiplinli ve sorumlu olma eğilimi)
Pandeminin ikinci yılı ile başlayarak, üçüncü senesinde artık daha içe dönüğüz, daha katıyız, güvenilmez olduk, sorumsuzlaştık. Araştırma sonuçlarına bakılırsa; on yılda görülmesi beklenen değişiklik, pandemi ile birlikte 2 yılda kişiliklerimizi değiştirdi
Kişiliğin nevrotik parçası için işler daha karışık seyretmiş gibi. Ruh sağlığı uzmanları olarak hepimiz çalışmacıların da hipotezini kurduğu üzere, pandemi ile ilişkili etmenlerin nevrotikliği arttıracağını ve beraberindeki korku ve belirsizliğin daha fazla duygusal dengesizliğe neden olacağını varsaymıştık. Gel gelelim insanoğlunun şaşırtıcı doğası yine oyun oynadı; çalışmaya göre pandeminin ilk senesinde nevrotiklik tüm yaşlar için azalmış.
Daha da ilginci, pandeminin erken dönemlerinde Anksiyete Bozukluğu olan bireylerde de (nevrotikliğin doğal sonucu olan) anksiyetenin azaldığı görülmüş. "Korktuğum olursa ne yaparım" diye hayıflanan en kötü senaryocular, pandemi ile düşündüklerinden daha iyi başa çıkmışlar gibi.
Gel gör ki pandemi çok uzadı, 4. yılına yakında gireceğimiz Covid-19 hepimizi belli ki sonunda yordu. Çalışmaya göre, 2. yılla birlikte orta ve ileri yaş hariç, tüm yaşlarda nevrotiklik artmış, özellikle de genç erişkinlerde. Yani genç erişkinler pandemide stres ile başetme kabiliyetlerini kaybetmişler; belki de daha çok kaybedecekleri şey olduğundan kim bilir. Nitekim orta ve ileri yaş grubunun gerek hayat deneyimleri gerekse eleyip duvara astıkları unları nedenli, stesle başetme ve kabul konusunda daha becerikli ve donanımlı gibiler.
Normalde kişiler yaş aldıkça nevrotiklikleri azalırken, uyumlu olma halleri ve sorumluluk duyguları artar. Araştırmanın şaşıtıcı bir başka sonucuna göre, pandemide beklenenin tersine orta yaşlı erişkinlerde uyum ve sorumluluğun azaldığı görülmüş. Bu durum pandemi ile ‘bozuk olgunluk’ olarak adlandırılıp, hem tarihte hem de psikolojide yerini aldı.
Pandemi herkes için bir stres kaynağı oldu. Yakın tarih ve modern psikolojide daha önce böylesine tüm toplumun ruh sağlığını etkileyebilecek bir olay olmamıştı. Doğal afetler, yıkıcı ve stres yaratıcı olmalarına karşın tüm nüfusu etkileme eğiliminde olmazlar ve bu kadar uzun sürmezler. Salgın sürekli ise devam eden bir tehdit unsuru oluşturdu ve haliyle bu deneyimden geçerken bir şekilde değişmemek hepimiz için zordu.
Pandeminin zamanla ortaya çıkacak kan basıncı, mikrobiyomlar, görme yeteneği, zihinsel sağlık gibi birçok etki ve uzun vadeli değişikliğini yeni araştırmalar gösterecek.
Peki tüm bunlar kalıcı mı?
Belki evet ama belki de değil. Zaman ve araştırmalar yazacak..
Epigenetik modifikasyonlar, DNA dizisindeki değişikliklerden kaynaklanmayan, DNA, protein ve RNA'ların fonksiyonunun ve regulasyonunun değişimi ile genlerin okunmasında değişiklikler ile sonuçlanan modifikasyonlardır.
Epigenetik modifikasyonlar kalıtsaldır, dolayısıyla gelecek nesillere geçer. Ayrıca çevresel etkilerle değişir; yani çevre koşulları, beslenme, kimyasal ve radyasyona maruz kalma, çeşitli hastalıklar gibi çevresel stressörler ile gelişir. Aynı şekilde geri dönüşümlüdür.
Bu bize, çevresel şartları düzenleyerek, yaşanan değişimi düzeltme şansı verir. Terapi ile stresi kontrol etmek, hem hendi hem de gelecek nesilleri epigenetik modifikasyonların getirdiği değişimden azad etmek mümkün olabilir. Ancak aile dizimi gibi yarı bilim yarı kurgu uygulamalardan medet ummamanızı tavsiye ederim. Siz yine çalışmalarla desteklenmiş psikoterapi modellerinden vazgeçmeyin. Terapi zaman ister, 1 seansta büyüye inanmıyorsanız hiçbirşey olmaz.
Daha endişeli veya stresli hissediyorsanız, yardım isteyebilir ve mevcut durumu ve duygularınızı işlevsel şekilde yönetip kullanma yollarını öğrenebilirsiniz. Bir yandan da böylesine büyük yaşam tehditleri, hayatınızda gerçekte neyin önemli ve değerli olduğunu yeniden hatırlamak, özdeğerlerinizi gözden geçirmek, davranış ve hedeflerinizin özdeğerlerinize uyumlu olup olmadığını değerlendirmek için fırsat olabilir. Hayatınızı daha mutlu ve huzurlu yaşamanızı mümkün kılacak olumlu sonuçlar da doğurabilir.
Hangi değişikliklerin sizin için yararlı veya hangilerinin zararlı olduğunu, hangilerini ileriye taşımak istediğinizi veya hangilerini geride bırakacağınızı düşünmek için kendinize biraz zaman ayırmaya ne dersiniz?
Commenti